ANKARA İLGİLİ BİLGİLER - ANKARA ÇİÇEKÇİLİK
ANKARA
TARİHİ
Eğer Ankara'nın * i: geçmişi bulunmasaydı ve
tarihi 27 Aralık 1919'dan başlasaydı, Dünya, Atatürk'ü
19 yıl kalbinde yaşatan bu şehri yine en şerefli ve en
eski bir tarihe sahip sayardı. Büyük Kurtarıcı, bozkır
ortasındaki Ankara'ya ilk defa soğuk bir gün, 1919
yılının 27 Aralık günü, Dikmen sırtlarından, ulusunun
bir ferdi, bir Mustafa Kemal olarak üstünde hiçbir
işaret ve rütbe taşımayan elbisesiyle gelmişti.
19 Mayıs'ta açtığı tarihin asıl mucizeleri, Ankara'dan
sonra başlamıştı: Akdeniz'e buradan indi. Birinci Dünya
Savaşı'nın galip devletlerine, İstanbul'dan ve
Trakya'dan çıkmaları için emrini buradan verdi. Yeni bir
ulusu ve yeni bir uygarlığı yüzyıl sayılacak 19 yıl
içinde burada çalışarak yarattı.
Atatürk, kendi azmi ve iradesiyle boy ölçüşmeye yeltenen
«Bozkır»ı yenmiş, kayalık üstündeki bu tezek ve çamur
yığını şehrin yerinde genç Türkiye'nin başkentini
(Ankara 13 Ekim 1923'te başkent olmuştu), yeşil ve beton
Ankara'yı kurmuştu. Böylece Ankara'dan Dünya'yı alteden
büyük adam, Ankara'da tabiatı da yenmişti. Bütün
zaferlerine ulaşan, devrimlerini kökleştiren -ve gelecek
yüzyılların basanlarını hazırlayan Atatürk, artık yalnız
kalbimizde yaşamak üzere 20 Kasım 1938'de, bağımsız ve
egemen ulusunun arasından geçerek Ankara'ya son defa
olarak dönmüştü. İşte Ankara, yalnız başkent olarak
değil, ölümsüz Atatürk'ü 19 yıl kalbinde yaşattığından
dolayı da mutlu bir şehirdir.
ANKARA'NIN
TARİHİ
Ankara bölgesi; Hitit'lerle tarih
çağına girmiştir. Ankara şehri yakınlarında yapılan
kazılarda birçok Hitit eseri bulunmuştur. Bölge,
Hitit'lerden sonra Frikya'lılara (Frik'lere) geçmiştir.
Daha sonra Lidya Devleti'nin aldığı bu şehir M. ö. 4
üncü yüzyıl ortalarında iran imparatorluğu na
bağlanmış, M. Ö. 334 yılında Büyük İskender, Ankara'yı
iranlıların elinden almıştır. İskender'in ölümünden
sonra Selevkos (Asya) Yunan İmparator-luğu'nun eline
geçen Ankara, zaman zaman Galatların akınlarına
uğramıştır.
ROMA'LILAR VE BİZANS'LILAR ÇAĞINDA
ANKARA
Tarih boyunca gelip geçen
imparatorlukların en güçlülerinden birini kurmuş olan
Roma'lılar, M. ö. 3 üncü yüzyılda Ankara'yı Galat
prenslerinin elinden aldılar. Romalıların 3 lejyonunun
toplandığı bu çağda şehrin nüfusu 100.000'i aştı. İlk
Roma İmparatoru Avgustos adına bir tapınak yapıldı. Bu
tapınağın «Monument Ancyranum» denen yazıtı, Lâtince'nin
en üstün bir örneğidir. Avgustos Tapınağı'nın
kalıntılarına bugün Ankara'da Hacı Bayram Camii'nin
yanında rastlanır.
M. S. 395 yılında Roma İmparatorluğu
ikiye bölününce, Ankara, bütün Anadolu gibi Doğu
(Bizans) İmparatorluğunun payına düştü. İki kere
İranlıların saldırısına uğradı. 646 yılından sonra
Müslüman Arap'lar, Ankara'ya kadar geldiler. 654
akınında şehri ele geçirdiler ama fazla kalamadılar.
Arap'ların son akını da 931 yılında oldu. Ülkeyi ve
şehri savaşarak ele geçirmek Türk'lere düştü.
TÜRK'LERİN ANKARA'YI ELE GEÇİRMESİ
1071 Malazgirt Zaferi, Türk'lere
Anadolu kapılarını ardına kadar açmıştı. Ankara'nın 1074
yılında ele geçirildiği sanılıyor. Ankara, böylece bir
eyalet merkezi olarak Anadolu Selçuklu Devleti'ne
bağlanmış oldu. . Haçlılar, 1101 ve 1102 yıllarında
Ankara'ya girdilerse de yenilerek çekildiler.
Haçlıların Anadolu'da bulunmasını fırsat bilen
Bizanslılar, geçici olarak Ankara'yı ele geçirmişlerse
de önce Selçuklu'lara bağlı Danişment'ler, 1143'te de
Selçuklu'lar şehri tekrar aldılar.
|
|
|
|
Cumhuriyet Anıtı: Ulus Meydanı'ndaki bu anıtta bulunan
heykellerden biri, Atatürk'ü at üzerinde ve başkumandan
üniformasıyla canlandırmaktadır. Anıtın üçgen
biçimindeki tabanı üzerinde de iki Mehmetçik'le mermi
taşıyan bir Türk kadınının heykelleri vardır.
|
|
|
13'üncü yüzyılın ikinci yarısında
Ankara, Selçuklu Devletini egemenliği altına almış olan
ilhanlıların idaresine geçti. 1328'de İlhanlı'lara bağlı
Eretna Devleti'nin idaresine verilen Ankara'da «Ahi»
denen tüccar birliği, bir cumhuriyet kurdu. Bu
cumhuriyet, Eretna Devleti'ne bağlıydı.
OSMANLI'LAR ÇAĞINDA ANKARA
Ankara, 1354'te Orhan Gazinin büyük
oğlu Şehzade Süleyman Paşa (Rumeli'ye geçen ilk
kumandanlardan biridir) tarafından Osmanoğulları
Devleti'ne katıldı. Murat I tahta geçince, bir ara
elden çıktıysa da, az sonra tekrar Osmanlı şehri oldu.
28 Temmuz 1402'de Ortaçağ'ın en büyük savaşlarından
biri Ankara Kalesi eteklerinde geçti. Bu büyük vuruşmada
Yıldırım Bayezit'in Timur'a yenilmesiyle şehir,
Osmanlı'ların elinden çıktı. 1403'te şehir, Timur'a
bağlı olan Yıldırım'ın oğullarından Mehmet Çelebi'-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ankara, büyük bir kesimi İç Anadolu'nun yukarı Sakarya
bölümünde, kuzeyde kalan küçük kesimi ise Batı
Karadeniz bölümünde bulunan bir ilimizdir. 30.715
km*.'lik yüzölçümü ile Konya'dan sonra Türkiye'nin
ikinci büyük ilidir. Ankara, doğuda Çorum, Yozgat,
Kırşehir; güney-doğuda Niğde; güneyde Konya; batıda
Eskişehir; kuzey-batıda Çankırı illeriyle komşudur.
ANKARA'NIN NÜFUSU
Ankara'nın nüfusu, şehrin başkent
olmasından sonra büyük bir artış göstermiştir. İlk
nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında şehrin nüfusu
74.553 idi. Bundan sonra Ankara'nın nüfus artışı
şöyledir:
1935'te 534.025, 1940'ta 602.965,
1945'te 695.526. 1950'de 819.693, 1955'te 1.120.864,
1960'ta 1.321.380 ve 1970'de 2.041.658 nüfus yoğunluğu
66'dır.
ANKARA İLİNİN İDARÎ BÖLÜNÜŞÜ
İLÇE NÜFUSU
BUCAK (Parantez içindekiler köy veya
mahalle sayısıdır.)
|
|
|
|
|
|
Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK'ün ebedî istirahatgâhı
|
|
(12), Bağlum (7). (22).
(32). Karaali (14), Karakeçili (18).
(41). Karaşar (10). Kırbası (10), Uruş (6).
(23). Peçenek (18). (14), Gölbaşı
(30). (68). Akyurt (19), Sirkeli (17). 35). (13). (26).
(54), İkizce (6), Yenice (27). (20),
Çandır (22). Hasayaz (15). (55), Çelebi (18). (25).
Bahşeyh (28). (41), Çeltikçi (34), Güvem (17), Pazar
(14).
(53), Beydili (15), Çayırhan (10).
(43), Temelli (19), Yenimehmetli (25). (25).
(66), Ağaçören (31). (15), Kazan
(31). Sincanköy (13). Yenden. (8).
|
|
|
|
|
|
|
|
Anıt - Kabir, Ankara'nın güneyinde,
Rasattepe'dedir. Ankara Kalesi dışında, şehrin en
yüksek noktası burasıdır. Atatürk'ün na'şı 10 Kasım
1953'e kadar Etnografya Müzesi'nde kaldıktan sonra bu
tarihte törenle Anıt • Kabir'deki ebedî istirahatgâhına
götürülmüştür. 25 Aralık 1973'de vefat eden silâh ve
politika arkadaşı eski Cumhurbaşkanlarından İsmet İnönü
de Anıt - Kabir'e gömülmüştür. Anıtın temeli 9 Ekim
1944'te atılmıştı. Proje, Ord. Prof. Emin Onat ile Doç.
Orhan Arda'ya aittir. Şeref Salonu'ndaki büyük lahdin
mermeri tek parçadır. 42 ton olan bu mermer lahdin
uzunluğu 4,20*; genişliği 1,60 m.'dir. Şeref Salonu: 20
m. yüksekliğinde, 32 m. en ve 60 m. boyundadır. Anıt -
Kabir'in yapımında kullanılan taşlar, Çankırı
çevresinden getirilmiştir. Bu, sarı ve açık kurşunî
renkte bir taş çeşididir. Birçok Roma anıtında aynı taş
kullanılmıştır. Hem gösterişli, hem çok dayanıklıdır.
Şeref Holü'nün yan duvarları Bilecik
mermerindendir. Büyük lahdin mermeri, Adana'nın Osmaniye
kazasından getirilmiştir. Bu büyük mermer parçasını,
Ankara'daki Türk ustaları işlemiştir. Türk ulusunun
Atatürk'e şükranlarını belirten bu anıt, 15.000 mVlik
bir alanı kaplar.
|
|
|
|
|
|
ANKARA'DAKİ ÖNEMLİ ESERLER VE
ANITLAR
Ankara'nın en önemli mimarî
eserlerinin başında Augustos Tapınağı ve Hacı Bayram
Camii gelir. Augustos Tapınağı, 2000 yıllık bir eserdir.
Hacı Bayram Camii de 14'üncü yüzyılda yapılmıştır.
Eskiden kalma camilerden Arslanhane
Camii, Kurşunlu Camii, Cenabi Ahmet Paşa Camii önemli
eserler arasındadır. Cenabi Ahmet Paşa Camii, Mimar
Sinan'ın eseridir.
Ankara Kalesi de şehirdeki mimarî
eserlerinin en eskilerindendir. 1928 yılından sonra
şehirde birçok yeni ve güzel bina yapılmıştır. Bunların
arasında Yeni Meclis, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi,
Hukuk Fakültesi, Gar ve Opera binalarıyla Bakanlıklar,
Ulus Meydam'ndaki gökdelen, 19 Mayıs Stadyumu ve
Hipodrom başta gelir. Atatürk Orman Çiftliği, Çubuk
Barajı ve Gençlik Parkı, şehrin en önemli gezinti
yerleridir. Şehirdeki anıtların başında Ulus
Meydam'ndaki «Cumhuriyet Anıtı» gelir. Etnografya
Müzesi'nin önündeki ve Zafer Meydam'ndaki Atatürk
heykelleri. Ankara şehrinin Büyük Kurtarıcısı Atatürk'e
şükran duygularını belirten birer anıttır.
Ankara'da anıttan söz edince ilk
akla gelen en büyük eser, gerçekten üstün bir yapı olan
Anıt-Kabir'dir.
ANKARA İLİNİN COĞRAFYA
DURUMU
Ankara ili, İç Anadolu Bölgesi'nin
kuzey - batısına düşer. İlin toprakları
|
Kızılırmak ve Sakarya Nehirleriyle
sulanan bir yayladır. İklimi bölge bölge farklar
gösterir. Güney kesimlerde kuru ve serttir. Kuzeyde ise
Karadeniz ikliminin etkisi görülür. Bundan ötürü daha
yağışlıdır. Genel olarak Ankara ilinde kışlar çok sert
ve soğuk, yazlar ise' kurak ve sıcak geçer.
Ankara, tarım yönünden en önemli
illerimizden biridir. İl topraklarının % 40 kadarı
tarladır. En çok tahıl ekimi yapılır. Ayrı olarak
baklagiller, patates, soğan gibi kuru sebze ekimine yer
verilir. Kavun, karpuz, kayısı, armut, elma, erik gibi
meyvalar yetiştirilir. Bunların arasında «Ankara armudu»
çok ünlüdür. Ankara ilinde bağcılık da yapılır. Elde
edilen üzüm daha çok şarap yapımında kullanılır. Sakarya
vadisinde pamuk ve haşhaş yetiştirilir. Ankara, İstanbul
ve İzmir gibi büyük bir endüstri merkezi olmamakla
beraber çeşitli endüstri tesislerine sahiptir.
Kırıkkale ilçesinde Askerî Silâh Fabrikaları,
Makina-Kimya Kurumu tesisleri vardır. Ayrıca çimento,
traktör, bira, kumaş, çini fabrikaları da Ankara ilinin
endüstri kolları ara* sındadır.
Ankara, yurdun ve dünyanın her
yanına hava ve karayoluyla bağlıdır. Türk yolcu
uçakları, günün her saatinde Ankara'ya inip kalkarak
başkentimizi yurdun öbür bölgelerine bağlar. Esenboğa
Havaalanı, yabancı uçakların da uğrak yeridir. Karayolu
ve demiryolları da Ankara'yı hem yurdun, hem de dünyanın
öbür şehir ve ülkelerine bağlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ankara'nın Etnografya ve Arkeoloji
Müzeleri çok zengindir. Salonları binlerce değerli
Jarihî eser ve kalıntılarla doludur. Arkeoloji Müzesi
binası Fatih Sultan Mehmet'in Sadrâzamlarından Mahmut
Paşa'nın eski bedestenidir (kapa-hçarşı). Restore
edilerek bugünkü duruma getirilmiştir. Bu müze, Hitit
eserleri yönünden dünyada tektir. Son yıllarda Türk
Tarih Kurumu ve yabancı arkeoloji enstitülerinin yaptığı
kazılarda bulunan ve Hitit'lerle ilgili birçok kalıntı
bu müzeye toplanmıştır.
|
|
|
|
|
|
ÖZELLİKLERİ
TİFTİK
KEÇİSİ — Soyu, Orta Asya yaylasından
gelmedir.
Anadolu'ya Selçuklular yaymıştır. Ankara iklimiyle
iyi uyuşmuş, Orta Asya keçisinden
büsbütün ayrı bir cins meydana
gelmiştir.
ANKARA TAVŞANI — Tiftik
keçisi gibi Ankara tavşanı da çok ünlüdür. Tüyü uzun
olup parlak kürkü çok aranır.
ANKARA KEDİSİ — Van kedisi
cinsidir. Tüyleri beyaz
ve uzun
gözleri iki renklidir. Çok nazlı olur. Avcılık pek
bilmez. Bir salon süsü gibidir.
ANKARA BALI — Ankara'nın
iklimi arıcılığa çok elverişli
olduğu için elde edilen bal lezzet koku ve beyazlığı
yönünden büyük ün sağlamıştır.
ANKARA
ARMUDU — İki cinstir. Kış armudu yuvarlak
ve
sert kabukludur. Kış ortasında yumuşar ve yenecek
duruma gelir. Öteki yumuşak sulu ve kokuludur.
Mevsiminde yenir.
|
|
|
|
|
|
nin idaresindeydi. 1404'te
kardeşi İsa Çelebi Ankara'yı kuşattı ama alamadı.
1406'da ağabeyleri Emîr Süleyman geçici olarak Ankara'yı
ele geçirdi.
1413 yılında Mehmet Çelebi'nin
Osmanlı birliğini sağlayıp Mehmet adıyla hükümdar
olduktan sonra Ankara yüzyıllarca Osmanlı idaresinde
kaldı.
Fatih çağına kadar Ankara,
«Anadolu Beylerbeyliği» denilen çok geniş Türk
topraklarının merkezi oldu. Merkezin Kütahya'ya
taşınmasından sonra da birçok «Beylerbeyi» Ankara'da
oturdu.
CUMHURİYET
ANKARA'SI
Mustafa Kemal Paşa «Heyeti
Temsiliye Reisi» olarak 27 Aralık 1919'da Ankara'ya
geldi. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi
büyük törenle Ankara'da açıldı. Kurtuluş Savaşı'mız,
Ankara'dan idare edildi. Ankara, 13 Ekim 1923'te
Türkiye'nin başkenti olarak Meclisçe onandı ve 16 gün
sonra 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet, Ankara'da kuruldu.
ANKARA'NIN
GELİŞMESİ
Su ve ağaçtan yoksun, bir
zamanlar kazandığı bayındır durumunu kaybetmiş olan
Ankara, 1928 yılında H. Jansen'in projesine göre yeniden
yapılmaya başlandı. 1929 - 1936 yılları arasında Çubuk
Barajı kurularak şehir suya ve yeşilliğe kavuşturuldu.
Bundan sonra hızla modern bir şehir olarak kalkınan ve
gelişen Ankara'nın nüfusu birdenbire arttı, İzmir'i
geçerek İstanbul'dan sonra Türkiye'nin ikinci şehri
oldu.
\
|
|
|
|
|
|
|
Ankara çevresinde yapılan
arkeolojik araştırmalar, bu bölgenin çok eski çağlardan
beri insanların oturduğu bir yer olduğunu göstermiştir.
Türk'lerden önce şehrin adı «Ankyra, Ancyre» idi. Bu
adın gemi çapası anlamına «anker» den gelen Frikçe bir
kelimeden çıktığı söylendiği gibi. Yunanca koruk ve
hıyar anlamlarına «aghuridha» ve «anguri» den geldiği de
savunulmuştur. Şehrin adını Farca «engür = üzüm» le
ilgili bulanlar da vardır.
Arap'lar ve Türk'lerin uzun
yıllar «Engûriye, Engürü» diye adlandırdıkları şehir,
son çağlarda «Ankara» olarak söylenegelmiştir.
Batılılar, şehre son yıllara kadar «Angora» demişlerse
de, şimdi onlar da Ankara olarak yazmaktadırlar.
|
|